DEV'İN YERİ - nasrettın hoca fıkraları

  ANA SAYFA
  Anketler sayfasının başlığı
  BENİM BESTELERİM
  KAMYONCU SÖZLERİ
  şiirim
  komik sözler
  BİR KAÇ SÖZ
  MEVLANA SÖZLERİ
  ETKİLEYİCİ SÖZLER
  SİTE YÖNETİCİSİNE MESAJLARINIZ
  PC DE YARARLI BİLGİLER
  BİZİM GİBİ ÖĞRENCİLERİN MARŞI
  peygamberlerimizin sıfatları
  ŞEREFLİKOÇHİSAR TARİHİ
  komik resimler
  nasrettın hoca fıkraları
  şerefsizce insanı kalpten vuran sözler
  soğuk espiriler
  temel fıkraları
  iç anadolu konuşması şivesi
  süper komik bilmeceler
  T.C GUINES REKORLAR KİTABI
  En Çok Söylenen Yalanlar
  KOMİK RESİMLER
  KEDİ HİLMİ
  KADINLAR MARŞI
  Ilginç Kamyon Yazilari
  İLGİNÇ ZEKA TESTİ
  beyni kullanma yolları
  Yeni sayfanın başlığı

..AY’I KUYUDAN ÇIKARMIŞ
Havanın güzel olduğu bir gece, Nasreddin Hoca, kuyudan su çekmeye karar vermiş.Elindeki kovası, bahçedeki kuynun başına gelmiş. Tam kovayı sarkıtacağı sırada, kuyunun içinde Ay’ı görmüş:
..__Eyvah!… Ay kuyuya düşmüş, diye üzülmüş. Sonra da Ay’ı kuyudan nasıl çıkaracağını düşünmüş. Aklına kovası gelmiş. Ay’ kova ile çıkarmaya karar vermiş.
Kovayı, ipiyle kuyuya sarktıtmış. Kova, suya değince de ,çekmaya başlamış. Su ile ağırlaşan kova bir süre sonra, kuyu duvarına takılmış. Nasrettin Hoca, kovayı ne kadar çekmek istemişse de bir türlü becerememiş.
Kan ter içinde kalmış. Kovanın yukarı gelmemesinin nedenini , Ay’ın ağır olmasına vermiş. Kovayı, yukarı çekmeyi sürdürmüş……
Fakat ipi o kadar şiddetli asılmışki, ip kopmuş. Nasreddin Hoca da, sırt üstü yere yuvarlanmış.
Nasrettin hoca, gözünü açınca, gökte parıldamakta olan Ay’ı görmüş,
__Oh, çok şükür!.. Epeyce uğraştım, epeyce yoruldum, ama, sonunda Ay2ı kuyudan çıkarmayı başardım…Bu iş bütün yorgunluğuma değdi… demiş.


ON AKÇE OLSUN
Nasreddin Hoca, bir gece, derin uykuda iken. görmüş. Tanımadığı kişiler, Hocaya dokuz akçe vermişler.
Hoca,dokuz akçeyle yetinmek istememiş:
__Hiç değilse, bunu on akçe yapın demiş.Fakat, parayı verenler, dokuz akçeden fazlasını, bir türlü vermek istememişler.
Tam bu sırada, Hoca uykusundan uyanmış. Birde bakmışki, avucunda, değil dokuz akçe, bir akçe bile yokyok. Şaşırmış, üzülmüş.Gözlerini sıkı sıkı kapayarak, elini uzatmış:
__Vazgeçtim on akçeden, dokuz akçe olsun …demiş.


..O ZAMAN İŞ DEĞİŞİR
Nasreddin Hoca, kadılık yaparken, iyi giyimli, efendiden birisi, karşısına çıkar:
__Kadı Efendi, der. Senin inek, benim ineğin karnına boynuz vurup öldürdü. İneğimin parasını ödemen gerek! Nasreddin Hoca, ne diyeceğini bilemez:
__ İki hayvan kavga etmiş… Bu durum sahibini ilgilendirmaz. Sahibinin bir suçu yok ki!..der
Bunun üzerine adam:
__Yanlış söyledim, kadı efendi!… der. Ölen inek benim değil, senin ineğindi…
Hoca, adamın kurnazlığını anlar, bilmezlikten gelir:
__Bak ozaman iş değişir, der. Ver ineğimin parasını!…

TURŞUYU SEN Mİ SATACAM
Nasreddin Hoca, günün birinde turşu satmaya karar verir. Turşu tenekelerini hazırlar, eşeğine yükler. Sokak sokak dolaşarak turşu satmaya başlar:
__Haydi turşu!.. Turşu!…
Fakat Hoca, tam böyle bağırırken, eşeği de anırmaya başlar. Öyle gür bir sesle anırır ki, Hoca’nın sesini bastırır.
Hoca, bir türlü istedi gibi bağıramaz. Son bir kere daha bağırır. Fakat eşek, yine durmaz. Oda yüksek sesle anırır. Hoca dayanamaz:
_Yeter artık! diye eşeğe bağırır… Turşuyu senmi satacaksın, yoksa benmi?


HOCA’NIN TAVUKLARI
Nasreddin Hoca, tavukları satmak için, komşu kasabaya doğru yola çıkar. Tavuklarını kafesa koyarak eşeğine yükler. Bir süre sonra da, kafes içinde sıkışıp kalan tavuklara acır:
__Şunları kafesten çıkarıyım da rahat rahat gitsinler, diye söylenir.
Kafesi açınca, horaz önde, tavuklar arkada, hepsi yola dökülürler.Şaşkınlıkları geçince etrafa dağılırlar. Hoca, onları nasıl toplıyacağını bilemez. Hemen eline bir sopa alır. Horozu döğerken:
__Gece yarısı sabah olduğunu bilirsinde, öğle zamanı kasabanın yolunu neden bilmezsin!..diye söylenir.

KEDİ NERDE
Nasreddin Hoca, kasaptan iki kilo et alır, eve gelir.Karısına, akşama et yemeği yapmasını söyler. Yeniden işine döner.
Hoca gidince, karısı yemeği pişirir. Sonra da komşularını çağırır onlara bir yemek ziyafeti çeker. Akşam olunca Hoca eve gelir. Karısı sofrayı hazırlar. Bir tabak bulgur pilâvını Hoca’nın önüne koyar. Hoca pilâvı görünce şaşırır:
__Hanım, hani et yemeği yapacaktın? Bunun için sana gündüzün, kasaptan aldığım eti getirmiştim… Karısı, üzgün üzgün önünde bir süre durur. Sonra, başını önüne eğerek:
__Ah Efendi, sorma! Bizim hınzır kedi, etin epsini yemiş.. der.
Bu duruma çok kızan Hoca, oturduğu yerden fırlar, eline bir sopa alır. Kediyi, iyice döğmeye karar verir. Bir köşede büzülüp oturmakta olan sıska kediyi görünce kuşkulanır. Karısına:
__Bana hemen teraziyi getir, der.
Terazi gelince, Nasreddin Hoca, keditartar. Kedi, iki kilo ağırlığındadır. Büsbütün şaşıran Hoca, karısına:
__Kedinin ağırlığı iki kilo, kasaptan, aldığım et nerede? Diyelimki et budur, kedi nerede?


..TESTİYİ KIRMADAN ÖNCE
Evde su kalmayınca, Nasreddin Hoca, kızının eline testiyi verir:
__Şunu çeşmeden doldurda getir, der. Arkasından da iki tokat vurarak, kulağını çeker:
__Sakın testiyi kırayım deme ha!… diye bağırır.
Kızcağız, ağlayarak çeşmeye doğru yürür. Bu durumu görenler, Nasretdin Hoca’ya söylenirler:
__Hocam, bu ne insafsızlık?… Çocuk testiyi kırmadıki!… Niye dövüyorsunzavallı yavrucuğu?
Nasreddin Hoca, gülerek cevap verir:
__Testiyi kırdıktan sonra dövsem ne olacak? Testi yerine mi gelecek? Kırmadan dövdümki, dikkatli olsun..


AY ESKİYİNCE
Hoca, her konuda derin bilgi sahibi olması nedeniyle; tanıdk, tanımadık herkesin başvurduğu biridir.
Günün birinde, uzun bir yolculuktan, yorgun olarak evine dönerken, yanına tanımadığı iki kişi yanaşır. Selâm verdikten sonra, içlerinden biri sorar:
__Hoca Efendi, bizim bir derdimiz var…Hoca:
__Söyleyin bakalım, diye cevap verir.
__Merak eder dururuz. Yeni ay girince, eski Ay’ı ne yaparlar?
Hoca gülerek cevap verir:
__Eski Ay’ı nemi yaparlar? Bunu bilmeyecak ne var! Kırpıp kırpıp yıldız yaparlar.


..HOCA İLE BALIKLARHoca, akşam eve dönerken, komşusundan gelen yemek kokularına imrenir. Komşusu o akşam, balık kızartması yapmaktadır.
Hoca, kapıya yanaşır. İçeriden gelen konuşmaları dinler. Ev hanımı kocasına:
__Aman efendi, der. Hoca, her zamanki gibi kokuyu alıp gelebilir. Kızaran balıkların irilerini, oğlan için dolaba saklayalım.
Hoca, bu konuşmalardan sonra, kapıyı çalar:
__Komşum, bereketli olsun. Balığın güzel kokusu, bütün mahalleyi sardı… der.
Komşusu Hoca’yı içeriye alır. Yemeğe otururlar. Hoca, önüne konan küçük balıklara bakar, bir şeyler mırıldanır. Sonra, balığı kulağına götürür, onu dinler gibi yapar. Bu durumu görenev sahibi sorar:
__Hayrola Hocam, ne yapıyorsun öyle?
__Balıkla konuşuyorum. Bunları pek küçük gördümde, ‘’siz hangi deryanın kuzularısınız?” diye sordum.
Komşu, hayretle:
__Peki, o sana nededi? diye sorar.
Hoca hemen cevap verir:
__Biz çok küçüğüz, nereden geldiğimizi bilemeyiz. Dolapta büyüklerimiz var. Siz, onlara sorun, dedi.
Ev sahibi, dolaptaki balıkları sofraya getirir.
KIRK YILLIK SİRKENasreddin Hoca, evinde dinlenirken, gece yarısına doğru kaoı, şiddetle çalınmış.
Hoca, gecenin bu ilerlimiş saatinde evine gelen bu misafiri merak etdip, kapıyı açmış.
Bitişik komşusu, elinde bir tasla, Hoca’ya
__Aman Hocam, hanım çok hasta. Sizde kırk yıllık sirke varmış.İlâç için, biraz sirke verir misin? demiş.
Nasreddin Hoca,komşusuna kızmış:
_Veremem…demiş.
Sonra, durumu açıklamış:
_Eğer her isteyene verseydim, bende kırk yıllık sirke kalırmıydı.

YAZISI OKUNAKLI OLSUN
Bir tanıdığı, Nasreddin Hoca’ya gitmiş; Bağdat taki bir dostuna Arapça mektup yazmasını istemiş.
Nasreddin Hoca, Araoça bilmediği belli olmasın diye:
_İstediğin mektubu yazarım. Fakat, şu sıralar Bağdat’a gidemem, demiş.Tanıdığı şaşırmış:
__Aman Hoca, demiş. Galiba yanlış anladın. Senin Bağdat’a gitmeni istemedim. Mektup yaz dedim.
Nasreddin Hoca, yazarım ama, yazım okunaklı değildir. Mektubu okumak için benim Bağdat!a gitmem gerekir. İyisi mi sen mektubu, yazısı okunaklı birine yazdır!..

..TESTİYİ KIRMADAN ÖNCEEvde su kalmayınca, Nasreddin Hoca, kızının eline testiyi verir:
__Şunu çeşmeden doldurda getir, der. Arkasından da iki tokat vurarak, kulağını çeker:
__Sakın testiyi kırayım deme ha!… diye bağırır.
Kızcağız, ağlayarak çeşmeye doğru yürür. Bu durumu görenler, Nasretdin Hoca’ya söylenirler:
__Hocam, bu ne insafsızlık?… Çocuk testiyi kırmadıki!… Niye dövüyorsunzavallı yavrucuğu?
Nasreddin Hoca, gülerek cevap verir:
__Testiyi kırdıktan sonra dövsem ne olacak? Testi yerine mi gelecek? Kırmadan dövdümki, dikkatli olsun..

AY ESKİYİNCEHoca, her konuda derin bilgi sahibi olması nedeniyle; tanıdk, tanımadık herkesin başvurduğu biridir.
Günün birinde, uzun bir yolculuktan, yorgun olarak evine dönerken, yanına tanımadığı iki kişi yanaşır. Selâm verdikten sonra, içlerinden biri sorar:
__Hoca Efendi, bizim bir derdimiz var…Hoca:
__Söyleyin bakalım, diye cevap verir.
__Merak eder dururuz. Yeni ay girince, eski Ay’ı ne yaparlar?
Hoca gülerek cevap verir:
__Eski Ay’ı nemi yaparlar? Bunu bilmeyecak ne var! Kırpıp kırpıp yıldız yaparlar.

..HOCA İLE BALIKLAR
Hoca, akşam eve dönerken, komşusundan gelen yemek kokularına imrenir. Komşusu o akşam, balık kızartması yapmaktadır.
Hoca, kapıya yanaşır. İçeriden gelen konuşmaları dinler. Ev hanımı kocasına:
__Aman efendi, der. Hoca, her zamanki gibi kokuyu alıp gelebilir. Kızaran balıkların irilerini, oğlan için dolaba saklayalım.
Hoca, bu konuşmalardan sonra, kapıyı çalar:
__Komşum, bereketli olsun. Balığın güzel kokusu, bütün mahalleyi sardı… der.
Komşusu Hoca’yı içeriye alır. Yemeğe otururlar. Hoca, önüne konan küçük balıklara bakar, bir şeyler mırıldanır. Sonra, balığı kulağına götürür, onu dinler gibi yapar. Bu durumu görenev sahibi sorar:
__Hayrola Hocam, ne yapıyorsun öyle?
__Balıkla konuşuyorum. Bunları pek küçük gördümde, ‘’siz hangi deryanın kuzularısınız?” diye sordum.
Komşu, hayretle:
__Peki, o sana nededi? diye sorar.
Hoca hemen cevap verir:
__Biz çok küçüğüz, nereden geldiğimizi bilemeyiz. Dolapta büyüklerimiz var. Siz, onlara sorun, dedi.
Ev sahibi, dolaptaki balıkları sofraya getirir.

KIRK YILLIK SİRKE
Nasreddin Hoca, evinde dinlenirken, gece yarısına doğru kaoı, şiddetle çalınmış.
Hoca, gecenin bu ilerlimiş saatinde evine gelen bu misafiri merak etdip, kapıyı açmış.
Bitişik komşusu, elinde bir tasla, Hoca’ya
__Aman Hocam, hanım çok hasta. Sizde kırk yıllık sirke varmış.İlâç için, biraz sirke verir misin? demiş.
Nasreddin Hoca,komşusuna kızmış:
_Veremem…demiş.
Sonra, durumu açıklamış:
_Eğer her isteyene verseydim, bende kırk yıllık sirke kalırmıydı.

YAZISI OKUNAKLI OLSUN
Bir tanıdığı, Nasreddin Hoca’ya gitmiş; Bağdat taki bir dostuna Arapça mektup yazmasını istemiş.
Nasreddin Hoca, Araoça bilmediği belli olmasın diye:
_İstediğin mektubu yazarım. Fakat, şu sıralar Bağdat’a gidemem, demiş.Tanıdığı şaşırmış:
__Aman Hoca, demiş. Galiba yanlış anladın. Senin Bağdat’a gitmeni istemedim. Mektup yaz dedim.
Nasreddin Hoca, yazarım ama, yazım okunaklı değildir. Mektubu okumak için benim Bağdat!a gitmem gerekir. İyisi mi sen mektubu, yazısı okunaklı birine yazdır!..
__________________
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol